19 Eylül 2012 Çarşamba

Sığamadım İçime

Yazayım bari. Başka türlü olmayacak:)
İnsan üzgün olunca hani içi büzülür büzülür, sanki buruşturuluyormuş, içerden kocaman bir el tarafından sıkılıyormuş gibi hisseder ya.
Çok sızlanır o zaman. Ben çok mızlarım mesela. Birileriyle paylaşacak hale gelebilmem bile zaman alır. Paylaşınca azalır ama, küçülür. En çok da dua edince, sevdiklerinden dua isteyince, kime gideceğini hatırlayınca rahatlar insan, bazen ilk gitmesi gereken kapıya en son gitse bile üstelik. Hüzünkovan kuşu gelmiş gibi olur ferahlar içi, o kocaman el bırakıverir birden aldıklarını.

Üzülmedim. Hayır hayır, tam tersi nasıl olurmuş onu anladım bugün tam anlamıyla.

Sevinince, ama çok sevinince, (arada özlemek, dualar edildiğini hissetmek, hal hatır soran mailler almak ve gülümseyen yüzler görmek hisleri de var çözümlemesi zor) o sıkışmanın tam tersi bir genişleme yaşıyormuşuz. Böyle tek kişilik odam şu an yetmiyor içime. Sığamıyorum.

Ne oldu ki?

Çok büyük şeyler değil bunlar. Kimine göre, hatta belki iki sene önceki ya da 5 dakika sonraki Betül de o kadar muhteşem bulmayacak.
Ama yer, zaman, dua öyle bir kombinasyondu ki.
Projem bitmeyecek demiştim.
Allah'tan ümit kesilmez, çalışıyoruz son güne kadar inşallah.
Bugün çoktandır beklediğim bir görüntü belirdi ekranda, sonuç olmasa da, herşeyi çözmese de, tam bir cevap olmasa da, neden şimdi, nasıl değişti anlayamasam da.
İşte hep dualarla, dualarla ve dualarla...
Ben o anda kaldım, hala ekrana bakıyorum.
Ama zaman önceye ve sonraya akmakta.
Hemen aceleyle aradığım tuzluğum, aklımdan seni geçirdim, diyor, dualarındayım, duyuyorum.
Beni buraya nasıl olup da izin verip yolladıklarına hala inanamayan ailem, mutlu mutlu dinliyorlar beni, dualar etmeye devam ediyorlar.
Teyzelerin bir tanesi telefondan duyuyor, iki gün önce dualarıyla kapatıyoruz telefonu.
Mail kutumda dostum, duasından geçtiğimi anımsatıyor bana, söylemesine gerek dahi yok ki.
Ve ben her konuştuğuma, her özlediğime, herkese dua diyorum, bana dua edin.
Buraya da yazıyorum, biliyorum siz de dua ettiniz:)
Allah razı olsun.

İngiltere'ye geleceklere valiz tavsiyesi yazacaktım.
Vazgeçtim.
Dua alın insanlardan.
Dua edin.

Not: Geçen haftalarda Türkiye ye dönecek Türk arkadaşlardan birine dedim ki, kıskandım seni. Ben de özledim artık dönsem diyorum dedim. O da son bir hafta filan kalınca değişeceksin dedi.Herşeyi özleyeceksin gibi gelecek, dedi. Geçen haftaki yazımda o ana girdim sanmıştım, yanılmışım meğer. Bugün döküldü o pembe sular başımdan aşağıya, herşeyi sevmeye başladım giderayak. Markette çiğ börek bulmam da cabası. İlle bir hüzünlen gideceksin diye, diyor Londra. Ama bir sıcaklık alamadım kendisinden, donuyorum bir haftadır, çok serin akşamları.
Bir de profum ve labdakiler gideceğim diye mutlu ettiler beni, profum zaten başından gönlümü kazanmıştı daha yapabileceği bir şey yoktu diyordum ama yine yanılgı:)
İnşallah son haftamda sonuca biraz daha yaklaşır, profumu sonuçlarla mutlu bırakıp dönebilirim. İnşallah bir garip kız vardı geçici vejeteryan, bunları o varken yapmıştık, sıkı çalışmıştı derler de öyle hatırlarlar. İnşallah hatırlarlar, güzel hatırlarlar. Sığamadım taşamadım derken zorla hüzünlendim. Sıkışmayla genişleme olayını dengelersem uyuyabilirim sanırsam:)

Hep dua, her zaman dua isterim.:)
Dualarla geçirdik 3 ayı ve bu koca günü,  öyle de biter güzelce inşallah.

Krallıktan boyun ağrıları,bilgisayarın isyan eden yorgun sesi ve binlerce çeşit duygu seliyle,
Betül


12 Eylül 2012 Çarşamba

Düşünselim-1

Tabi ki yaşıtlarımın bir kısmı gibi birkaç yılım gitti benim de Harry Potter sevdasına:)
Düşünseli ne güzeldi, düşüncelerini al bir tasa koy, sonra dal içine izle...
Şimdi düşünselim kafamın içinde dönmekte olduğundan bir kısmını yazmazsam rahat edemem dedim.

Bitmek üzere, 2 haftam kaldı Krallıkta^^ Elhamdülillah şöyle bir bakınca 2 buçuk aya, ilk yurtışı maceramı sevdim. Aslında en son yazımdan bu yana boş durmuyorum taslaklarım dolu, cidden:) Ama bendeki ya hep ya hiç mantığının kurbanı oldular düzenlenip yayınlanmayı bekliyorlar:)

Düşünselim bugün hep döndü hiç durmadı, birazını yazmalıyım dedim.
Mesela düşündüm ki ben konuşmadan da yaşayabiliyormuşum:) Bazal metabolizma bu olsa gerek^^ Normalde eve gider gitmez başlarım anlatmaya, hatta her olay tipi için belli bir insan vardır kafamda onu arar bulur anlatırım. Tabi bir de herşeyi dinlemek zorunda olanlar var, ne yapalım bu kadar sevdirmeselermiş:)
Ama burda çoğu şeyi anlatamıyorum, teknolojide aradığım sıcaklığı bulamadım Skype kesilip durdu sağolsun:) Her istediğimle istediğim zaman haberleşemedim vesaire.
İşte düşünselim dedi ki bana, anlatmayıp kendi kendine güldüğün, içinden espriler yapıp koptuğun, İngilizceye çevirmeye üşenip sustuğun, Bus 80 in arka koltuğunda bunu kime anlatsam çok eğlenirdi kime anlatsam çok ilginç bulurdu diye kurduğun ne çok şey var!
Sanırım unutacağım bir çoğunu:) Zaten askerlik anısı gibi "Ben bir gün Londra'dayken..." modu da pek itici geliyor şu an:)
Ama yazmak hep rahatlatır. Çünkü insan istemediğini yaşayabilir ama istediğini, hayal ettiği şekliyle yazma özgürlüğü vardır.İşte ben o hakkımı kullanacağım İngiltere için. Sıkıldığım, projem yüzünden ya da artık gurbet kuşu moduna iyice girdiğim için bunaldığım anları yazmayacağım ki düşünselimde diplere düşsünler tasa filan koymayacağım onları:)
Başka ne düşündüm, hmm bakalım, düşündüm ki insan çok hayal edince ne güzel oluyor.Buraya gelmeden önce defalarca kafamda labı, tanışacağım insanları hayal etmiştim. İngilizce diyaloglarım vardı, hazırdım yani^^
Bugün projemin bitemeyeceği ihtimali belirmekle kalmadı burnumuzun ucuna kadar geldi. Sonra profuma dedim ki bitiremesem de en azından yoluna koyup gitmek istiyorum dedim. Sonra o da elinden geleni yap dedi. Japonca geldi aklıma, elimden gelenin en iyisini yapacağım, çabalayacağım anlamına gelen "Gambarimasu" dedim ona. (T.T tebi önceki yazılarım yok, profum japon ya hani)
Güldü, gambatte kudasai dedi. Yani yap lütfen diye.
O an o kadar mutlu oldum ki!
Burda bir sürü bilim adamıyla tanıştım şükür, hepsi de çok yardımsever ve kibardı. En önemli noktalardan biri, bana kendimi gerçekten deney yapıyormuş, bilim dünyasında meslektaşlarıymışım gibi davrandılar. Bilgim onların yanında mini minnacık kalsa bile yeri geldi şunu bana anlat bi dediler bilmiyormuş gibi.^^ Kimse farklı giyiniyorum ya da Müslümanım diye herhangi bir aşağılamada bulunmadı. Hatta çok kibar bir şekilde sordular merak ettiklerini bile. Bazen çok zor tuttum kendimi gülmemek için itiraf ediyorum:)
"Haa demek akşamları birşeyler yiyorsunuz aslında Ramazanda" gibisinden cümleler beni hem gülümsetti hem de şaşırttı.
Düşünselim diyor ki çok özledin ama buradan da özleyeceğin şeyler olacak, o yüzden mızlama iki hafta kala, kıymetini bil ve güzel hatırla diyor.
Neleri özleyeceğim peki! Sıra bir anlam ifade etmiyor baştan söyleyeyim:)
1-Cheddar peyniri:)
2-Olmayan trafiği
3-Yağmurun sesi (Türkiye de yok mu diyenler için, var ama burada zorla kendini dinleten bir ses o^^)
4-Serin mi serin yaz mevsimi
5-Diğer ülkelerden Müslümanları tanımayı
6-Kimse beni tanımıyor bir daha nereden görecekler rahatlığını
7-Yalnız kalmak zorunda olup kendimi dinlemeyi
8-Ormanları,parkları keşfetmeyi
9-Labdaki işlerimi, koşuşturmamı, kendimi "geneticist" gibi hissetmeyi(üzgünüm cidden Genetikçi yerine bir şey bulana kadar bunu kullanayım nolurT.T)
10-İngilizce konuşmak zorunda kalmayı
11-Labdaki insanları, küçük kız kardeş modunu,
12-Sürekli keşif modunda olup etrafa daha dikkatli bakınmayı
13-Dini inancıma, başörtüme gördüğüm bu saygıyı ve nadiren bir Müslümana soru sorma imkanı bulmuş ( ben hepsinden küçüğüm, sanırım o yüzden daha rahattılar) kibarlıktan soru sormaya çekinen, sorarken cümleyi evirip çevirip kırmamaya çalışan insanların o hallerini,
14-Geç kalırken Müslümanlar ya da Türkler hep geç kalıyor diyecekler diye içimde duyduğum o pişmanlık ve paniği
15-Sevdiğim insanları kendimi yoklayarak, neyin bana onları hatırlattığını keşfederek özlemeyi, onlara karşı yapamadıklarımı farketmeyi, ıssız adaya düşsem yanıma alacak binlerce şeyim olacağını farkedip hiç düşmeme duaları etmeyi, seni özledim diyen ailemi dostlarımı  duyunca sadistçe ve bencilce mutlu olmayı,
16- Yalnız ve kimsenin beni tanımadığı bir yerdeyken kendimi tanımayı,planlar yapıp kararlar almayı, değişeceğime dair hayaller kurmayı,
Bu tecrübenin bana getirdiği pek çok şeyi özleyeceğim sanırım. Ama özlediğim şeyleri yazdım ki, tasa koyayım düşünselimde dursun, baktım kıymet bilmiyorum dalayım içine ve kendime geleyim. Durup durup da 3 aylığına bir yerlere uçmam gerekmesin:)
Çok yazdım di mi, zaten belli olmaz bu yazı biraz taştı silinebilir her an:)

Krallıktan yağmur sesi ile,
Projeme dualar beklerim, dualarla iyi geçti elhamdülillah bu aylar, öyle de bitsin inşallah:)
Selametle
Betül