8 Mayıs 2013 Çarşamba

Karış(ık)mış

Yine bir sınav haftası ve düşüncelere boğulmuş bir Betül. 

On center light receptor leri çalışıyordum geçen hafta bu zamanlar. Hani böyle iç içe iki daire var, ortadaki center oluyor. Işık oraya düşerse ne ala, reseptör cevap veriyor. Ama olur da iki dairenin arasında kalan alana düşerse, tık yok. 
Bi de bunun off center versiyonu var, tam tersi çalışan.

Neden fizyo sınavı kalıntılarını buralara karalıyorsun Betül?
 (Finallere kadar unutmaktan korktuğumdan değil, gerçekten:)) Neden peki?

Okumaya çalıştığım bir kitap var aylardır, orada bir cümle gördüm. " Bir şeyin sizin için değerli olup olmadığını anlamak isterseniz varlığıyla değil yokluğuyla ölçün tepkinizi. Olmadığında eksikseniz, değer veriyorsunuzdur."(Romantizme girmeyelim hemen, gayet de ürün-reklam ilişkisi gibi bir kısımda geçmişti bu.)

Biraz on center receptor ler gibiyiz mi acaba? O "bir şey" merkezimizdeyse, hayatımız onun etrafında dönüyorsa ikinci daire olarak (hani yarı çapı büyük R olan, uff gece gece ÖSS sorusu gibi), o zaman tepkilerimizi de o "bir şey" belirliyor.

Aslında moleküler dünya makro dünyadan çok da farklı değil, bütüne bakmayı başarsa bilim, her şey bir uyum içinde, her şeyin minyatürü var. Ama yok, illa sanki o ayrı bir dünyaymış gibi davranıp karıştıracağız işleri.

Geçen dönem biyokimyacı derste enzimde anahtar kilit ilişkisi hipotezinin popülerliğini yitirmeye başladığını söylemişti. Biyolojide mükemmel olan en kullanışlı olacak diye bir kanun yoktur, enzimle mükemmel fit olan bir maddeyi sonra nasıl ayıracaksınız, induced fit daha mantıklı ( yani önce bir araya gelecek kadar benziyor aktif bölgeleri, sonra bağlandıkça bağlanıyorlar) demişti. 

Yine makro dünyaya kısa bir geçiş yapmıştı beynim o derste. Yani her şekilde mükemmel olmak zorunda değilsin, nasıl en faydalı oluyorsan o senin mükemmelin.Ötesi daha iyi değil her zaman için.

3.sınıf sendromum kafamı allak bullak mı etti acaba:) Bu sıralar, sanki mezun olacak gibi bir havalara girmişim, onu farkettim. Yahu daha kocamaaan bir sene var Allah'ın izniyle, noluyor :)

Yaz stajımı iplerle halatlarla çekmekteyim, Türkiye'de ilk iş tecrübem olacak nasipse, hadi bu "Avrupa özentisi" gençliği utandırın, ayrımcılık olmadan, kafasının dışına değil içine bakıldığı, lisans diye küçümsemeden, önem vererek, adamakıllı proje vererek ve bilimum hayalindeki staj özelliklerini sağlayarak onu bir gün Türkiye'de bilim yapabileceğine inandırın, hmmh?

O değil de bölüm topluca yurtdışı stajı yapıyor bu yaz galiba, on center receptor Bet sızlıyor, mızlıyor içinden bunları duydukça. Kendi merkezimden neler çıkacak daha neler acaba.

Karıştım yine. Üstelik yarın sabah (bugün sabah, aslında) sınavım var yine.

Annemin geçen gün dediği gibi
"Bir kere de aradığında, yoğunum sınavım var demesen, olmaz mı?"

Buraya geldiğimde farkettim, ve geçen ev arkadaşlarımla felsefecilerle yarıştığımız akşam yemeklerimizden birinde tartıştığımızda emin oldum ki bu okulda bazı bölümler var, öğrencileri genelde bölümün üstünde kapasitedeler. Bölüm kolay değil, ama onlar üstündeler. Eminim yine yoğunlardır, ama yeterli hissediyorlar bölümleri için.

Benim bölümümde genel hakkında yorum yapamıyorum güven problemlerim var, ama ben o barajın üstünde değilim galiba. Ya da hala anahtar kilit ilişkisi için bu çabalarım.

"Geri dönüp yazdıklarımı okursam sileceğim" korkusuyla yazısına burada son veren blogger,
Selametle

Ps: Bu aralar bir sürü bir sürü kişi staja gidiyormuş, mail kutum öyle diyor. Hepsinin stajları çok verimli geçer inşallah:) Blogumu açma fikri vize boğuşmalarında aklıma gelmişti, elhamdülillah amacına ulaştı gibi geliyor şimdi. İnşallah ilerde bir PhD başvurusudur, burs başvurusudur, başka bir exchange başvurusudur bu tip olaylarda tecrübe sahibi olabilirsem yine "How to" modunda yazılarla kendi gevezeliklerime ara vereceğim.^^

Betül sussun diyenler ( hayatta da en alındığım şeylerden biridir bu arada ama neyse ki onaylayanları görmüyorum buradan) geleceğim için hayır dua etsin, olur mu:) Diğerleri de etsin, lütfen lütfen *__*