9 Şubat 2013 Cumartesi

Neredeyim Ben?

Kocaman bir maratondan sonra bitiş çizgisinde ne hisseder insan diye düşünüyorum. Kazanıp kaybetme konusunu geride bırakabilirse ama, itelerse onları zihninde ileriye, ne bulur?

"Bitti mi şimdi" gibi bir şey düşüneceğime eminim.^^

Tıpkı bir aylık tatilimde şu an hissetmeye devam ettiğim gibi. Yabancı değilim, 6.sınıfta başlayıp " Genetik okuyacağım" dedikten sonra sonuç belgesiyle hissettiğim şeyle benzer. Stajım için aylarca uğraştıktan sonra İngiltere den dönerken uçakta hissettiğim şeyle de benzer.

3.sınıfı yarıladığımda tam da şu an hissettiğim şeyle de benzer.
İnsanın yenilenen bir hayali olmalı. Büyüdükçe büyüyen, kımıl kımıl hani. Temeli sağlam olmalı ki yüzeysel kalmasın. Hayat planı sağlam olmalı ki hedefsiz kalınca şaşkınlığa uğramasın yolun yarısında insan.

Sadece yapamadığında hedefsiz kalmıyor insan, mesela maratonu birinci bitiren de hedefsiz kalıyor bitiş çizgisinin az ötesinde. Karışık!

Neyse, neredeyim ben?
İkinci dönem için plan yapmaya korkar haldeyim. Çünkü 15 günlük hedef çizelgem pek iç açıcı değil, yaz tatilini verimli geçirmenin tadına vardığımda, bu tatilim bir anlamsız gelmeye başladı hadi hayırlısı. Gambare Betül,  bitmeden kendime "bu tatilde şunları şunlarıı, ah bir de şunları yaptım yuppi" diyeceğim şeyler de olacak inşallah. Henüz bir hafta daha var yoğun mu yoğun görünen ikinci dönemime!

(*Gerçi bir yandan da içimdeki mızmız Betül bu yaz hiç tatil yapmadan ilk dönemi bitirdiğini iddia ediyor.
Ama iki hafta yetmiş olmalı artık deyip itinayla susturuluyor.)

Bir adım daha ileri atayım, bu yaz ne olacak acaba? Peki son sınıfta? Yüksek lisansta ne yapsam? Doktora konum?

Bi karikatür görmüştüm graduate student's brain diye, böyle beyni 15 e filan bölmüşler çoğu tezmiş profmuş bunlardan oluşuyor. Korkuyorum beynimden^^

Şimdilik en önemlisi Genetik'i hala sevmekteyim, şükür:)
Gelmeden önce bölüme, milyonlarca olay duyuyor insan, yok işte bölümü bırakıyorlarmış, pişman olanlar varmış. Sanırım oluyorsa en çok 3.sınıfta oluyor bunlar:) Asistanımız öyle dedi geçen labda, bölümü bırakmayı filan düşünüyor olabilirsiniz dedi bu aralar.^^ Bunalmamız normalmiş diye sevinip Polyanna cığıma taş çıkarttık biz de=)

Ama insanın ayaklarının yere değmesi diye bir şey varmış evet, bölüme gelmeden önce havalarda uçan Betül, ciddi ciddi neyi nereye koyacağını düşünmekte. 
"Kansere çare bulucam!" demiyor da,
"Kanser ile ilgili kaliteli bir enstitü/üniversite de alanında uzman bir hoca ile doktora yapmak ne güzel olur! Bu konuda acaba kimlerle iletişime geçilir, hmm referans kimden alırım ki gitmek için,ortalamam yeterli midir, hangi ülke, nasıl olur ki orda okumak, dil nasıl olur, müslümanlar var mıdır, yakın olur mu ülkeme,vee tabi ki acaba bir ümit kanser araştırması alanına katkıda bulunan o ekibe kabul alır mıyım.... "
gibi bir düşünce patlaması yaşıyor.
Kanser dedim ama, mesela artık konuları gördükçe pek çok konu ilgi çekmeye başladı. Kanser enstitüsünün nasıl olduğunu az çok biliyorum, ama mesela diğer ilgi alanlarım hakkında da bilgi sahibi olup karar vermem gerekir diye düşünmekteyim.

Bir de bu yüksek lisans doktora konusunu belirleme olayı da beni hayal kırıklığına uğrattı. Düşünmüştüm ki, lisansta bir gün kitabımdan mutlulukla çalışırken, bir "euraka!" anı yaşayacağım ve işte çalışmak istediğim konu bu diyeceğim. Ama makaleleri okudukça insan görüyor ki; o çalışma alanı "Betül" olmuyor da meselaa, "Betül'ün blogundaki yazılmış yazıların yayınlanmışları arasından en son yazdığı Neredeyim Ben yazısındaki örnek verme amacıyla yazılmış uzun cümlenin sonundaki i" oluyor. İşte bu yüzden kabul aldığın ekibin içinde genel projeden sana düşen neyse onu çalışıyorsun gibi bir şey gördüğüm kadarıyla. Tabi ki genel projeyi seçmek senin elinde, ama işte bu noktada başındaki prof çok önemli, sana vereceği proje onun yeteneğini de gösteriyor çünkü.

Yine de şükür, benim durumum biraz daha konular filtrelenmiş olduğundan çok kötü değil. Çalışmayı istemediğim konularım da az çok belli gibi (mesela GDO olayı lütfen uzağımda ol^^), en çok istediğim 3-4 ana konu belli gibi. ( bunlar da başka yazıya kalsın:)

Ama prof olma hayalim,(evet o da mevcuttu^^) henüz lisanstan çıkmadığım için, ortamı tam bilmediğim için, hala havalarda uçan yanım olarak içimde bir yerlerde:)
Çünkü çok severim ben konuşmayı, anlatmayı^^ Hiç belli olmuyor di mi di mi=)
Bir de sınav sorularını sınavdan bir önceki gün bilen tek insan olma fikri çok cazip^^ Her sınavdan önce düşünürüm, milyonlarca yeri aklımda tutmaya çalışırken, hocanın hepsini biliyor olduğu gerçeği beni sinirlendirir hep:)
Tabi ki en önemli sebepler bunlar değil, alanında bilgi yetkinliğine ulaşma fikri, hep araştırıcı konumda kalıyor olmak, hala öğreniyor ve bi de bununla beraber öğretiyor olmak çok tatlı görünüyor uzaktan...
Ama prof olmak çok uzun ve zor bir yol, bana göre mi acaba diye düşünmekteyim bazen! Yine de bizim bölümün tüm proflarının kadın olması gerçeği de ümit vermiyor değil hani^^

Akademik devam etmek zor, Türkiye de iyice bir zor. İngiltere de bizim bölümün lisansı 3 yıl, master 1 yıl, doktora da sanırım 4 yıl dı bitirilebilirse. Yani gencecik post doc lar bulmak hayal değil orada. Burada ise hazırlıkla 5 yıl lisans, 2 yıl y.lisans ve ortalama 6 yıl doktora sonunda gençlik nereye gidiyor tahmin etmek zor değil:)
Tabii kısmen beyin göçü içeren hayallerimin sebebi sadece bu değil. Para hiç değil. Zaten bilim adamları pek çok ülkede para için değil bilim tokluğuna çalışmaktalar^^  (bunu sevdim, ama kesin benden önce biri bulmuştur bu söz öbeğini, o yüzden orijinallik iddiasında değilim)
Benim için olay büyük ölçüde, özgürce, mantıksız kısıtlamalara takılmadan kaliteli eğitim almak. Eğitim bittikten sonra ülkemde çalışmak istiyor içim aslında ama nasip, o kadar yıl sonrası için net konuşmak zor tabi:)
Eğitimi bir kenara bırakırsak, yurtdışı hayali sadece gitmiş olmak değil benim için. O hissi sadece dünya haritası önümdeyken farkedebildim. Dünya o kadar büyük ve ben o kadar küçüğüm ki, dışarıda milyarlarca farklı insan, farklı dil, farklı yaşam tarzları var yakından tanımadığım! En tabii olarak da farklı ülkelerden Müslümanlarla tanışmak çok eğlenceliydi bu yaz. Biz aslında çok büyük bir ortak noktadayız, tanışıp kaynaşmamız lazım fikri var içimde. Bir de, müslüman olduğumu anlamak nispeten kolay olduğundan bana yabancılar tarafından yöneltilen sorular vardı yazın.Yani felsefik tartışmalar benim haddim değil, ama inancımız, kültürümüz hakkında, etiketlerimiz hakkında yanlış bilinen değil aslında çoğunlukla yanlış bildirilen, kötülenen yönlerimizi ancak o ülkelerde hal dilimiz, davranışlarımızla silebiliriz gibi geliyor bana.

Neyse!

15 günlük tatili verimli geçiremeyince içi yanıyor insanın, acaba bir ömür istediği gibi verimli geçmeyince nasıl üzülür!
Bu da bana ders mi olsa! Hayat planımı güncellemeliyim sanırım, bu uzun kendini muhasebe yazısı açık bir semptom^^

Geleceğin mesleği Genetik! O gelecek yakın mı, geldi mi, gelecek mi hala, bir de onlar hakkında yazmak istiyorum nasipse yakınlarda:) Zira bu yazı bitir beni diyor artık.

Selametle,
"tatilin son haftası çok çalışacağım söz!" hayalleriyle Betül